Didim

Didim tatilini tek bir yerde geçirmenin ötesinde bölgeyi keşfetmek isteyenler için ideal bir tatil adresidir. Didim’den gerek günübirlik gerekse konaklamalı, tarihi, kültürel veya eğlence turlarına katılınabilir. Didim ayrıca Bodrum Hava Limanına 90 Km, İzmir Hava Limanına 150 Km olan mesafesi ile her noktadan ulaşım kolaylığı sağlar.

Apollon Tapınağı

Didim bilinenin aksine bir kent değil, Milet’e bağlı bir tapınak yeri ve kutsal alandır. Öyle ki şehir antik çağlarda “Biliciler Kenti” olarak anılıyordu ve bu dönemde gelecekle ilgili haber almak isteyenlerin durakları arasında Apollon Tapınağı yer alıyordu. Müziğin, güneşin ve sanatın yanında kehanetlerin de tanrısı Apollon adına yapılmış olan, büyük sütunlarının arasında kocaman bir tarih yatan Apollon Tapınağı, döneminin en büyük kehanet merkezlerinden biri olma özelliğini taşıyordu. Tapınağın kuruluş efsanesi ise en az tarihi kadar ilgi çekici bir etkiye sahip.

Efsaneye göre, Tanrı Apollon bir gün Didyma yani Didim yöresinde çobanlık yapan Brankhos’a rastlar. Onun saf ruhundan ve nazik yaklaşımından çok hoşlanan Apollon, ona kehanetin (biliciliğin) sırlarını öğretir. Öğrendiği tanrısal sırları insanlara aktarmak isteyen Brankhos, bugünkü Apollon Tapınağı’nın bulunduğu yere Apollon adına ilk tapınağı kurar. Zaman içinde Brankhos soyundan gelenler, yani Brankhidler çok uzun süre Apollon Tapınağı’nın yöneticiliğini yaparlar. O dönemde Didyma, Brankhidler ülkesi anlamına gelen Brankhidai olarak da adlandırılmaktadır.

Altınkum

Ege ve tatil denildiğinde akla ilk akla gelen yerlerden birisi hiç şüphesiz ki Didim ve onun eşsiz, dünyaca ünlü sahili Altınkum Plajı’dır. Adı gibi altın sarısı kumları, her daim esen meltemlerle kendini temizleyen berrak denizi, temizliğin ve güvenin sembolü mavi bayrağıyla Altınkum Plajı yalnızca Didim İçin değil Türkiye’nin en önemli plajlarından biri olma özelliğini taşır.

Çocuklu aileler için sığ denizi, hemen bir diğer koyda derin ve serin suyu herkesi tüm enginliğiyle kucaklar. Denizin tadını çıkarmanın yanında Altınkum’da güneşin doğuşu da batışı da huzurla izlenebilir.

1.5 kilometre uzunluğundaki plajı çevreleyen restoranlar, barlar, konaklama tesisleri yalnızca yaz tatili değil Altınkum’a dinlenmek, spor yapmak, kültür turlarına ve festivallere katılmak için son bahar ve kış aylarında da gelenleri ağırlar.

Akbük

Didim’in bir mahallesi olan Akbük, yaklaşık 11 kilometrelik sahil şeridi üzerinde, yeşili ve maviyi çarpıcı şekilde bir araya getirir. Adını Akbük Koyun’dan alan mahalle irili ufaklı onlarca bakir koy bulunmaktadır.

Nem oranı düşük temiz havası ile gürültüden uzak, dinlenerek tatil yapmak isteyeneler için bulunmaz bir cennettir. Yeşil alanların yoğunluğu ile dikkat çeken Akbük, her türlü deniz sporunun yapılmasına fırsat tanır. Avrupalı turistler için önemli bir ayrıcalık olan karavan turizmi olanakları da Akbük’ün farklılıklarından birisidir.

Kara kesimi yürüyüş turları, denizi ise mavi yolculuk için tercih edilebilir. Güneşin doğuşunu ve batışını en güzel şekilde, bir ağacın gölgesinde oturarak veya tekne üzerinde izlemenin tadının Akbük’te bir başka olduğu söylenir.

Akbükte dinlenmek için tercih edilebilecek bir diğer alan ise seyir terası ve Culin dağının zirvesidir. Kolayca çıkılabilen Culin Dağı’nda bir de mağara bulunmaktadır.  Akbük’teki en önemli kültürel değer Rumlardan kalma kilisedir.

Kilise, her yıl binlerce turistin uğrak yeridir. Koyun en güzel köşelerinden Sahte Cennet, büyük otellerin yer aldığı Saplı Ada bölgesi, Akbük merkezi, Bozbük, Kazıklı Koyu turizmin yaşandığı diğer yerlerdir.

Hızlı gelişimi ile bugün önemli bir turizm potansiyelinin var olduğu Akbük, Avrupalı turistlerin gözde merkezlerinden birisi haline gelmiştir. Özellikle İngiliz vatandaşlarının konut alıp yerleştiği bölgeler arasında ilk sırada yer almaktadır. Bölge Bodrum Havalimanı’na yakınlığı, birçok önemli noktaya ulaşım kolaylığı açısından da öne çıkmaktadır.

Akköy

Akköy, Arkaik Milet şehrinin kuzeyinde, evlerin duvarları beyaz taşlardan yapıldığı için “Akköy” ismini alan, 450 haneli ve 1400 civarında nüfusu olan bir mahalledir.

Tarıma dayalı ekonomisi nedeniyle kırsal turizmin gözbebeği olmaya aday olan Akköy geleneksel yaşamını devam ettirirken; cadde ve sokaklarına Cumhuriyet Dönemi çağdaş şairlerinin, yazarlarının bir kısmının adlarının verilerek taçlandırılması, Akköy’ün sanat yönünü de öne çıkarmaktadır. Bunun en büyük sebebi ise, Akköy’deki asırlık kütüphanedir. Halen kullanımda olan ve yoğun bir şekilde ziyaretçi kabul eden kütüphane düzenlenen sanat ve edebiyat günlerinin de mimarı olmaktadır.

Akyeniköy

İzmir yönünden gelenlerinin Didim’den önce görecekleri Akyeniköy, şirin bir mahalledir. Yeni çevre düzenlemeleri ile her geçen gün güzelleşen, gelişen altyapısıyla 24 saat turizme hizmet veren bir kavşak noktasıdır. Bölgede yaşanan hızlı gelişmeye rağmen halen Ege kimliğini koruyabilmiştir.

Yol kenarındaki işletmeler hem turistik hediyelikler satıp, hem de lezzetli molalara ev sahipliği yapmaktadır. Restoran ve kafelerde güveç, kuru fasulye, pilav gibi pratik seçenekler de bulunmaktadır.

Bu bölge aynı zamanda organik tarım için de büyük potansiyele sahiptir. Geçmişte tütün ve pamuk üretimi yaygınken, günümüzde zeytin ve zeytinyağı üretimi ile öne çıkmaktadır.

Milet

Miletus Antik Kenti’nin görselliği kadar etkileyici bir de hikayesi vardır. Efsaneye göre Apollon ile Girit Kralı Minos’un kızı Akakallis’in Miletus adında bir oğlu vardır. Akakallis Miletus’u kral olan babasının kötülüklerinden korumak içiçn ormana saklar. Apollon’un emriyle çocuğa kurtlar bakar. Daha Sonra çobanların büyüttüğü Miletus, Anadolu’ya gelerek Menderes nehrinin kızı Kyane ile evlenir ve Miletos şehrini kurar. Miletos şehri zaman içinde güçlü bir ekonomiye sahip olur. Bu nedenledir ki kısa zamanda dönemin sanat, bilim ve felsefe merkezi haline gelir.

Aristoteles’e göre, felsefe yapacak kişi iki önemli özelliği olmalıdır: Bunlardan ilki tabiri caizse tuzunun kuru olmasıdır. Yani felsefe yapacak kişi ekonomik kaygıya düşmeden kendini sadece düşünceye verebilmelidir. İkincisi ise; gerçek merak duygusuna sahip olmasıdır. Tarihin ilk filozofu olarak bilinen Thales’in ve onun bilgileriyle yetişen Anaksimenes ve Anaksimandros’un, bilgilere kolay ulaşan ve ekonomik olarak çok güçlü olan Milet’ten çıkmaları bu noktada tesadüf değildir. Thales ve öğrencilerinin kurduğu Fizikçiler Okulu ile, pozitif bilimin temellerini atacak ilk çalışmalar burada yapılmıştır. M.Ö. 585 yılında gerçekleştiği kabul edilen Güneş tutulmasının zamanını, gün dönümlerini, piramitlerin boyunu ve Nil Nehrinin yükselmesinin rüzgara bağlı olduğunu bulmuşlardır. Ayrıca, günümüz dünyasına yapılan bir başka katkı olan geometrideki Thales Teoremi hala geçerliliğini korumaktadır.

Milet Müzesi

1967 Yılında eski okul binasında kurulan Milet Müzesi, binadaki problemler nedeniyle 2000 yılında kapatıldı. Geçen on bir yıl boyunca kapalı olan müze, aşama aşama hazırlanarak yeni halini aldı ve 27 Mayıs 2011 yılında açıldı. bugün müzede Miletos, Priene ve Didyma antik kentlerine ait pek çok eser sergileniyor. Miletos kentinin tüm dönemlerini rahataça takip edebileceği müze sergileme açısından yeni tekniklerin kullanıldığı, ziyaretçilerin bilgilendirme panolarını okuyarak rahatça gezebileceği bir yapıda. Bu müze, bölgedeki Arkaik kentlere ait beş yüz altmış adet büyük ve küçük buluntuya ev sahipliği yapıyor. Özellikle heykel eserleri bakımından oldukça güzel örnekler bulunduran müze, Miletos kazı alanında bulunduğu için ulaşım açısından oldukça rahat bir konumda.

Müzede ;

  • Aslan Galerisi
  • Taş Eserler Salonu
  • Büyük Salon / Mavi Salon
  • Küçük Salon
  • Müze Bahçesi
  • Filozoflar Parkı

İlyas Bey Külliyesi

İlyas Bey Külliyesi, 1404 yılında Menteşeoğulları Beyliği’nden İlyas Bey tarafından yaptırılmıştır. Restorasyonu tamamlanan caminin en önemli özelliklerinden birisi; kubbesinin büyük olmasıdır. Mermerden yapılan ihtişamlı mihrabı, ise caminin bir diğer güzelliğidir. Medrese ve hamamı da bulunan Türk-İslam mimarisi olan bu külliye; Millet’in yanı başındaki önemli yapılardan sadece bir tanesidir. Bölgede Pireli Han, Menteşeoğulları Kervansarayı, Dört Sütunlu Cami gibi birçok önemli eser bulunmaktadır.

Kutsal Yol

Milet Antik Kenti ve Apollon Tapınağı’nı birbirine bağlayan, Kutsal Yol, hem tarihiyle hem de doğal güzellikleriyle büyüleyici bir etkiye sahiptir. 6 metre genişliğinde ve 17 kilometre uzunluğundaki yol antik çağlarda Didyma’daki Panormos limanına kadar ulaşıyordu ve yolun iki yanında Brankhid heykelleri bulunuyordu. Bugün bu yol doğa yürüyüşleri için kullanılmaktadır.

Orman Kampı

Deniz tatilini tercih eden ama binalardan uzak olmak ve bölgesel turlarla tatil yapmak isteyenlerin tercihi çadır ve karavan kampı olmaktadır. Bunun için elektrik-su gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasının yanında market, sosyal alan gibi tesislerin bulunması kampçıların tercih sebeplerindendir. Didim Orman Kampı; bu hizmetlerin yanı sıra yeşil ve mavinin ahengiyle, çadır ve karavan kampçılığının yükselen adresi konumundadır. Şehrin yanı sıra ören yerleri, alternatif plajlar ve yürüyüş parkurlarına olan ulaşım kolaylığıyla tam bir cazibe merkezidir. İçerisindeki bisiklet parkurları ile hanımeli, yasemin, biberiye gibi bitkilerin kokusunu alarak gezebilecek; oksijeni ve sıcacık meltem rüzgarlarını da hissedebileceksiniz.

Mavişehir

Didim’deki eski yerleşim yerlerinden birisi olan Mavişehir, huzuru ve dinginliğiyle karşılar sizi. Yoğun geçen Didim yazlarında akşamüstü eğlenceleri için tercih edilen Mavişehir, içerisinde bulunan pazar yeriyle ünlüdür. Güneş’in batışını en güzel izleyebileceğiniz yerlerden birisi olan “Aşk Gemisi”, yine Mavişehir’dedir. Yeşillikler arasındaki Mavişehir sahili ve sahildeki otantik kayıklarıyla kendinizi yeşilçam filmlerinde gibi  hissedeceksiniz. Sahil boyunca bulunan restoranlarda yöresel yiyecekler bulabileceğiniz gibi; içkinizi yudumlayarak veya sevdiğiniz biriyle tavla oynayarak günü keyifle sonlandırabilirsiniz. Daha sonra kendinizi pazarda yöresel ve organik ürünler, el yapımı hediyelik eşyalar, kıyafet gibi birçok ürün arasında zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacaksınız.

Priene

On İki İon kenti olan Milet, Priene, Myus, Efes, Kolophon; Eritrai, Klazomenai, Foça, Samos, Kios, Teos ve Lebedosun meydana getirdikleri dini ve siyasi birliğin toplantı merkezi olan “Panionion”, Priene’nin sınırları içinde kalmaktaydı Buradaki törenleri Prieneliler yönetmekteydi. Bu da Priene’nin önemini arttırmaktaydı.

Athena Polias Tapınağı

Pek çok Yunan kentinde olduğu gibi Priene’nin de ana tanrıçası Athena idi. Bu nedenle tanrıça, “polis” (şehir) kelimesinden türemiş olan “Polias” ek adını taşımaktaydı. İskender M. Ö. 334’de tapınağın yapımına olasılıkla katkıda bulunmuş olup; tapınak inşası M. S. 1. yy’a dek sürmüştür. İon düzenindeki tapınağın mimari, Halikarnassos Mausoleumu’nun inşasındaki çalışmalarıyla ünlenmiş Pytheos’tur. Priene Athena Tapınağı, Vitruvius’un tapınaktan bahsetmesine bağlı olarak, daha sonraki dönemlerde de ününü korumuş ve Avrupa mimarisini de etkilemiştir. Basamak ve stylobattan oluşan kurvaturalı (yaklaşık 4 cm) alt kısım üzerinde, 12 m yüksekliğinde 6 x 11 adet sütun yükselmektedir. Sütun başlıkları, İon düzenindeki çatıyı oluşturan arşitrav, yumurta ve diş sırası ile simayı taşımaktaydı. Sütun ile tapınak arasındaki galerinin tavanı mermer kasetlerle bezeliydi. Bunlardan bir kaçına ait kirişler sağlam durumdadır. Cellanın batı kısmında duran Athena Polias kült heykeli Phidias’ın Atina’daki ünlü eseri Athena Parthenos’un bir kopyasıydı.

Doğanbey

Eski Doğanbey Köyü, M. Ö. 7. yy’dan günümüze uzanan bir geçmişe sahiptir. Yakın çevresinde; eski gümrük binalarının olduğu Karina, antik yerleşim Tebai ve Lade Adası bulunmaktadır. Köyün ismi Domatia, Nmotia veya Yeni Nmotia’dan gelir. Eskiden evler, büyük bir ormanın içerisinde birbirinden ayrı, her biri büyük avlulara sahip oda şeklinde inşa edilirmiş ve bu odalara Rumca’da Domatia denirdi. Yerleşim biraz daha gelişip köy meydanına geldiğinde bu isim aynı zamanda köyün ismi olmuştur. Bu evler, Mykale (Samsun) Dağları’nın yamacına yaslanmış şekildedir.

Rum mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyan usta taş işçiliğinin ilk bakışta göze çarptığı, sivil mimari dediğimiz Doğanbey; evleri, dükkanları, şapel dediğimiz yapı ve hastanesi ile Arnavut Kaldırımı şeklinde döşenmiş dar taş sokakları Türk mimarisinin güzel örneklerini de bir arada sergiler. Sadece mimarisi değil; sırtını dayadığı dağın yamacında bugün Şorlak denen şelalesi, içinden akan Rum halkının Çeşme dediği, eskiden içme suyunu da sağladıkları nehir de görülmeye değerdir.

Dilek Yarım Adası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı

Türkiye’nin ve Dünya’nın benzersiz doğal alanlarından birisi olan Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı, 27.675 hektarlık bir alana sahiptir.

Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’nın dünyada bir örneği daha yoktur. Bir yanda Akdeniz’den Kafkasya’ya kadar kıyılarda yayılım gösteren, neredeyse tüm bitkilerin doğal olarak bir arada görüldüğü botanik bahçesine; yırtıcı kuşları ve vahşi hayvanlarıyla bir dağlık arazi ve onu çevreleyen su altı zenginliklerine; diğer yanda da yüzlerce kuş türünü barındıran ve zengin balık çeşitleriyle bir delta ile bütün bunları çevreleyen tarihi ve kültürel zenginliklere sahiptir. On İki İon Kentinin kutsal toplanma merkezi Panionion (Priene), antik Thebai kenti, Aya Yorgi Manastırı, tarihi Doğanbey Köyü, Karina, Hagios Antonios Manastırı ve Zeus Mağarası da Milli Park sınırları içerisindedir.

Bafa Gölü ve Heraklia

Bafa Gölü, Büyük Menderes Nehri Deltası’nın güneydoğu kesiminde, Menteşe Dağları’nın içine sokulmuş sığ bir tatlı su gölüdür. Eski zamanlarda Ege Denizi’nin bir parçası olan göl Büyük Menderes’in taşıdığı alüvyolar ile birlikte, kıyıdan kilometrelerce içeride kalmıştır. Yaklaşık 60 km.²’lik yüzölçümüne sahip göl, bugün Büyük Menderes Nehri’nin Ege Denizi’ne döküldüğü alandan yaklaşık 17 km. uzaklıktadır.

Bafa Gölü, arkeolojik ve tarihi değerler açısından Türkiye’nin en zengin coğrafyalarından biridir. Bölge, tarihi ve doğasıyla turistlerin ve araştırmacıların özel ilgi gösterdiği bir yerdir. Birçok kuş türünü de barındıran göl, bu özelliği sayesinde uluslararası önemli kuş alanları listesinde ilk sıralarda yer almaktadır. Gerek sulak alan, gerek tabiat parkı olması açısından önem taşıyan Bafa Gölü, Beş Parmak Dağları ve antik kentleri ile olağanüstü güzelliklere sahiptir.

Didim Marina

2009 yılında faaliyete başlayan marina, 8 metreden 50 metreye kadar olan teknelere hizmet veriyor.

Özel bir şirket tarafından işletilen marina; 400 ton kaldırma kapasiteli vinç, çekçek yeri, yat kulübü, alışveriş merkezi, restoran ve diğer üniteleriyle bölge turizminin gelişmesi için itici bir güç oluşturdu.

Avrupa’nın ikinci Türkiye’nin en büyük marinası olan D-Marin deniz ve karada toplam 1000 yat bağlama kapasitesi bulunuyor.